04 Mayıs 2006

Nerede?

Nerede hata yaptık bu hayatta? Gelişimiz mi suçtu yoksa? Biz insanlar yokken daha mı masum du bu dünya? Yoksa edebi kötülük, uykuda bizi mi bekliyordu?

Şeytanın dürtmeleri kalbimize saklanan AŞK oklarını ne zaman geçti? Bize anlatıldığı kadar saf mıydı aşk?

Kabimize saplanan o AŞK okunun, o ilk sıcaklığı ile mutluluk kaplardı içimizi. Gözümüz sevgiliden başka birşey görmez iken. Asıl gerçeği unutuyorduk. "Kalbimize saplı duran o oku."

Ne zaman ki o ilk çıcaklık ile aşkın etkisi geçer. İşte o an "AŞK ACISI" dediğimiz hisse kapılırız. Aslında açı değil, ayılmak gibi birşeydir AŞK. Tüm gece içmişliğin arkasında kalan yegane hatıra "BAŞ AĞRISI" dır sadece. AŞK etkisini yitirdikçe kalbimize saplı duran oku daha da iyi hissetmeye başlarız. Ne yazik ki oklar AŞK ile birlikte terk etmiyor, ne ruhumuzu ne bedenimizi.

Hah, ben mi sarhoşum? İki kadeh şarap sadece, ki o da beklemekten yarı sirkeye dönmüş, üzerine ilave edilen gazoz ile tatlandırılmış sirke benimkisi.

Benim sarhoşluğum geceden, gündüzleri her yer ışıl ışıl, insanlar cıvıl cıvıl iken. Sadece gece, tüm çıplaklığı ile gerçekleri gösterecek cesarete sahiptir.

Gündüz gülen gözlerin, kaçının gecenin bir vaktinden sabahın ışıklarına kadar, hıçkırıklar içinde ağladığını biliyormusunuz siz?

Evet, elbette insanlar uykusunda ağlar, ama uyanıken yapamadıklarındandır. Yoksa siz, hiç rüyada uçmadınız mı?

Geç oldu, yatıp uyuycam, sakın ola bunu okurken noktaları virgülleri atladım demeyin. Ki atlasanız da umurmda değil. Ben sadece durduğum yerleri işaretledim, sizin için yanlış, benim içimse doğru, işte aramzıdaki fark ta bu.